Cisimler benzese bile o cismin rengi değişiktir.
Sizlerin ve gezenlerin çoğu Kaleiçi’ne hep “güneş gözlüğü” ile baktığı için; Kaleiçi çağın gerisinde kalmıştır!
Savaşlar nedeniyle taş taş üstünde kalmayan Avrupa ve Japonya; hızla yaralarını sarmış; harabelerini yeni baştan tamir etmiş ve ekonomisini de güçlendirerek “yeniden doğan” bir ülke olmuştur.
Bizler de benzer acıları yaşadık ve hızla kendimizi toparlamayı Atatürk sayesinde becerebildik.
…
BUGÜN
Ülke fotoğrafına bakınca “kalkınmış modern bir Türkiye” görebiliyoruz. Uçaklar, otomobiller, yatlar, katlar, fabrikalar görsek bile yapılamayan, boş verilen, önemsenmeyen bir “kültürsüzlük” lekesini bu fotoğraf üzerinde görebiliyoruz.
Nedir bu?
Dini ve milli varlıklarımıza; bizleri biz yapan eserlere maalesef bir türlü sahip çıkamıyoruz.
Mesela; “mezar taşları” bir kitap gibidir.
Üzerindeki yazılardan veya üzerine çizilen desenlerden o zaman ki kültürü ve taş işleme sanatındaki güzelliği görebiliriz.
Ama biz ne yapıyoruz; o taşları kırıp evimizin, bahçemizin duvarında kullanıyoruz. Üzerinde odun kırıyoruz.
Anadolu ve bilhassa Antalya bölgemizde birçok medeniyetler yaşamışlar. Korunabilenler korunmuş, çalınanlar çalınmış Avrupa müzelerine götürülmüş, kalanlara maalesef yine sahip çıkmamış, çıkamamışız bir türlü.
Avrupa ve Amerika yardımlarıyla (!) kazılar yapılmış tarih öncesi kalıntılar, Roma, Bizans dönemine ait ne varsa ortaya çıkatılmıştır.
Ne yazık ki; Türklere ait hiçbir eser sahip çıkamamışız.
Zaten Türk olan Osmanlı dönemi; dini (!) eserler nedeniyle kurulan “Vakıflar” sayesinde biraz daha iyi korunabilmiş ise de; yetersizdir.
Camiyi, mescidi koruyanlar; buraları yapanların mezarlarını ve mezar taşlarını korumaktan “imtina” etmişlerdir!
Milli olan kültürel eserleri korumak, kollamak hiçbir zaman “siyasetçi idarecilerimizin” akıllarına gelmemiştir.
KALEİÇİ
Daha düne kadar sapa sağlam ayakta olan yüzlerce yapı, çeşme, arıklar ve duvar cephelerine işlenen taş süsler; bugün hemen hemen hiç kalmamıştır.
“Rant” denilen; günü kurtarma, kısa yoldan zengin olma hastalığı; “gözlük” misali gibi gerçeklerin rengini hep kapatmıştır.
“SAHİP-SİZ” diye yazmakta maksadım; sahibi olan “siz” lerin bu güzel yere bir türlü “sahip” çıkamadığınızı anlatmaktır.
İtfaiye yangın dolapları, duvarlardaki grafitiler, fare yuvası ve çöplüğe dönüşen sahipli-sahipsiz konaklar ve bunlarla ilgilenmeyen ilgililer!
Bendenizin yazıp fotoğrafladığı “Kaleiçi Notlarını” okumak ve anlamak zahmetine girmeyen “sözde Antalyalılar” yüzünden; Kaleiçi tarihi, milli ve kültürel değerini hızla kaybetmektedir.
Hızla bir “meyhane” işgaliyle mülk sahiplerini zengin etmektedir. Olaylara “ticari gözle” bakanların da maalesef Kaleiçi’nin özü olan tarihi değerleri olan yapılara sahip çıkmadıkları görünmektedir.
Belediyelerimiz ve Turizm Bakanlığı da değerlendirmelerini bu “ticari rant” üzerinden yaptığından; Kaleiçi’ni uzaktan sevmektedirler.
Kaleiçi, Balbey ve Haşim İşçan veya diğer ilçelerde, köy ve mahallelerdeki; tarihi yapılar “kaderlerine” terk edilmiş durmaktadırlar.
“Çivi bile çakamazsınız” sözü; mülk sahiplerinin elini kolunu bağlamıştır!
Hiç olmazsa korunanlar korunsun ve hemen onarılsın. Korunamayanlar için de verin bir karar; bitsin artık bu çirkinlikler!
Yorumlar
Kalan Karakter: