Peki, önemini kim biliyor?
Kim?
Yıllardır yazıp çiziyorum ve de fotoğraflarla da gösteriyorum Kaleiçi’ni çirkinliklerini!
Bugüne kadar binde bir bana inanıp, gereğini yaptılar.
Kimse bana inanmak istemiyor.
Zaman geçiyor, Kaleiçi iyice yaşlanıyor. Çöktükçe çöküyor!
Ana sokakları ezberleyenler; hiç ara sokaklara girip gezmiyorlar her nedense!
Girilmeyen gezilmeyen ara sokakları “mekân” edinenler var! Yani orada oturup, yiyip, içip keyif yapan insanlar var!
Kim bunlar?
Gençler!
Lokantalarda, barlarda harcayacak parası olmayan; kız arkadaşı ile rahatça sohbet etmek isteyenlerin buluşma yerleri olmuş bu sokaklar.
Sohbet sırasında yanlarında taşıdıkları “keçeli kalem” ya da “sprey” boya ile duvarlara; şiir benzeri sözler yazıyorlar. Daha da ileri gidenler duvarları kazıyarak yazıyorlar isimlerini.
Bazıları ise kendilerinden geçmiş bir şekilde; yerlere, duvarlara ve hatta kapılara “düşüncesizce” yazıveriyorlar.
BAKAN BAKMAZ
Lütfen her şeyi Bakan’dan ya da Başkan’dan beklemeyiniz. Onların meşguliyeti onlara yeter.
Ama birileri buralara bakmalıdır mutlaka!
Zabıta mı? Polis mi? Görünmeyen bekçiler mi? Ev sahibi mi? Müze mi? Anıtlar mı? Muhtarlar mı? Esnaf mı? ATSO mu? TÜRSAB mı? Üniversite mi? Kedileri Kalekapısı’nda mama ile besleyen Dernek mi?
BUNLAR DA BAKMAZLAR
Bu saydığım Kurumlar, Kuruluşlar sadece önlerine bakarlar. Hepsi 4/4 lük memurlar. Başkasının işine karışmayı “kanunsuzluk” sayarlar da bir vatandaş olarak olsun “sorumluluk” alıp; Kaleiçi’ni kirletenlere karşı bizler de bir şeyler yapalım. Fikir üretelim. Destek olalım” demezler.
Deselerdi eğer; Kaleiçi şimdiye kadar Paris olmuştu.
Evleri, sokakları pırıl pırıl; dükkânları kaliteli mallarla dolu, esnafı kibar, sattıkları malların üzerinde etiketleri olurdu!
Canlı/cansız müzik çalarak; müşterilerinin ve civarındakilerin kafalarını şişirmezlerdi.
KALEİÇİ ÖNEMLİ Mİ?
Sıvayın koları, şu pislikleri bir güzel temizleyin önce.
Yakalayın ve o sahte âşıkları; tarihi duvarlara, kapılara yazı yazmanın bedeli olarak verin “cezasını” ki bir daha yapmasınlar.
Kör kameraları da söküp atın! Ya da onların başındakilere de kesin bir ceza “görev ihmali” suçumdan ki; kendi gözlerini de açsınlar iyi baksınlar kameralara.
Yolda yürürken beni takip etmekten de vazgeçsinler!
…
İşte o zaman Kaleiçi güzelleşir ve örnek bir turistik yer olur.
Temiz bir Kaleiçi ve Antalya istiyorum; sizler adına!
:::: ::::
:::: ::::
TARİHİ MEZARLIKLAR
MÜZE OLSUN
KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI’NIN DİKKATİNE
Çok zengin bir kültüre ve tarihe sahip olan Türk devleti; varlığın sürdürdüğü tüm topraklarda mutlaka birçok izler bırakmışlardır.
Bu izler tâ Orta Asya’dan başlamış, kıtaların içlerine kadar yayılmıştır.
Türkler hiçbir zaman yıkıcı ve yok edici olmamıştır.
Yaşamış ve yaşatmışlardır. Ayak bastıkları ülkeleri kalkındırmıştır. Yollar, köprüler, kervansaraylar, hanlar, hamamlar, çeşmeler, aşevleri ve camiler yapmışlardır.
Geniş bir coğrafya üzerinde at koşturan atalarımız; sonradan siyasi tuzaklara düşürülmüş ve arkadan hançerlenmişlerdir.
Anadolu topraklarından bile atmak üzere iş birliği yapan düşmanları; Başkomutan Atatürk durdurmuştur.
BUGÜN
Orta Asya’dan Viyana’ya kadar hüküm süren atalarımızdan birçok eser oralarda kalmıştır.
Ne haldedir bir bilenimiz yoktur.
Sadece camiler korumaya alınmış olsalar bile diğer eserlerin akıbetleri meçhuldür!
YA MEZARLIKLAR
Ölülerine de büyük sevgi ve saygı duyan Türk milleti; onların mezarlarının kayıp olmaması için üzerlerine taa Orta Asya’dan beri genlerinde olan “taş” koymuştur.
Bu taşlar bazen bir kara taş, bazen ak taş ve bazen de mermer olmuştur.
ANTALYA
Şehir içinde ve civardaki ilçe ve köy mezarlıklarında çok çok eski tarihli mezarlıklar bulunmaktadır. Camilere yakın veya civarında bulunan mezarlıklarda; diklemesine konulmuş “dik” taşlar kadar, üzerinde “geometrik desenli” taş mezarlar da vardır. Bazılarının üst kısmı “bere” veya sarıklıdır.
…
Bütün bu mezarlar ve onları süsleyen taşlar “dünkü tarihimizi” bize anlatan; “konuşan taşlardır” inanın.
Taş deyip geçmeyin lütfen.
Hem altında yatan ölüye saygı olarak ve de üzerindeki yazılı, yazısız, her biri bir sanat eseri kadar kıymetli olan o abide taşlara sahip çıkmak zorundayız.
Tüm Türkiye’de birçok mezarlıklarda farklı süslü taşlar vardır. Bunlara basit bir mezar taşı olarak değil de bir “kültür varlığımız” olarak bakmak zorundayız.
Hatta Antalya’da böyle tarihi mezarlar üzerine yeniden ölüler defin edilmektedir. Kendi elimizle kendi tarihi eserlerimiz tek tek yok etmekteyiz.
BENCE TÜM TÜRKİYE’DEKİ MEZARLIKLAR KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI’NA BAĞLANMALIDIR. DÜNDEN BUGÜNE TARİHİ ARAŞTIRMALAR YAPILIP; ÜZERİNDE BULUNAN MEZAR TAŞLARI YOK OLMADAN TOPLATILMALI VE BİR MÜZE DE SERGİLENMELİDİR. MEVCUT OLANLAR KORUNMALI, ETRAFI ÇEVRİLMELİ BAŞKA DEFİNLERE İZİN VERİLMEMELİDİR.
Yorumlar
Kalan Karakter: