Yıllar öncesinde Kaleiçi’nde sık sık yangınlar çıkardı.
Milyarlık sahiplerinin hiç ilgilenmediği o güzelim tarihi konaklar; Devlet adına ilgilenecek “hiçbir kurum” da olmadığından kendi haline bırakılıyor!
Tabiat ana; yağmur, rüzgâr fırtına ile ve zamanın da yardımıyla; o haşmetli binaları “iskelet” haline getiriyor.
Ama yine de yıkamıyor!
Tabiat yıkamıyor ama insanoğlu yıkamazsa bile yakmasını biliyor!
“ÇİVİ BİLE ÇAKAMAZSINIZ”
Devlet işlerinde; sevgi ve saygıdan dolayı “ürkek” olan vatandaşlar maalesef kendi mülkleri olan binaları ne dün ve ne de bugün tamir edemiyorlar!
Yıkılırsa ya da yanarsa kendilerine bir zarar gelmeyeceği düşüncesiyle; gerçekten bir tek “çivi” bile çakmadan evlerini terk edip apartman dairelerine göç etmek zorunda kalıyorlar!
Tek ettikleri konakları “yok pahasına” satan satıyor; satamayanlar da satılacağı günü bekliyorlar.
Kaleiçi’nin kıymetli bir yer olduğunu biliyorlar!
Dirisine yani yıkılmamış halinde satamadıkları binalara; nasıl olsa birileri yanmış yıkılmış da olsa “aynı fiyatla” müşteri çıkacağını biliyorlar.
BAKAN YOK! GÖREN YOK!
Bu tarihi konakları böyle terk edenlere “Neden terk ettiniz?” diye soran yok.
“Yıkılmasına ya da yakılmasına neden mani olmadınız” diye kim soracak ki?
Hergün ve yıllardır milyonlarca insan; adını duydukları bu tarih kenti görmeye dünyanın her yerinden geliyorlar ama ne fayda!
Karşılarında kaderine terk edilmiş “altın” kıymetinde konakları; birer “harabe” şeklinde görmektedirler!
Bu ise turizm ve kendi ülkemiz adına bir ayıptır!
ADAMLAR “DÜNYA SAVAŞINDAN” ÇIKTI
Taş üstünde taş bırakılmayan o şehirlerin; savaş sonrası ne kadar hızlı bir şekilde onardıklarını duymuştuk.
Gidenler görmüşlerdir!
Hangi ülkenin, hangi şehrinde o savaşlardan kalma; bir harabe ev veya bahçe duvarı vardır ki?
Onlar da yoktur ama bizim tüm Türkiye’miz de çoktur!
Sadece Antalya’da değil; Burdur, Isparta, Eğirdir, Ankara ve Çorum dâhil; tarihi konak olarak bilinen evlerle ilgili hiçbir “restore” yaptırımı yoktur.
NEDEN YOKTUR?
Madem bu binalara “tarihi” diyorsun yıkılmasını istemiyorsun; vatandaşa bir yol göster.
“Ya sen yap; ya beraber yapalım” de tut elinden.
Zaman tanı! Yaptın yaptın; yapmazsan “Bunları ben restore edeceğim. Senden de parasını alırım.”
Yok!
Bir Turizm Bakanlığımız var; her nedense sık sık Bakanları değiştirilir.
Bakan gidince; masasındaki, kafasındaki “plan ve projeler” de onunla beraber gitmektedir.
Yeni gelen Bakan da; önceliği bol yıldızlı otel/motel sahiplerine verir. Onları dinler. Onların istekleri sanki turizmin “can” simididir! Onlarla uğraşılır.
Son Bakanımız sağolsun Kaleiçi’ni dgündüz gözüyle gören ilk Bakan olma şansına sahip oldu.
Ama ne fayda; Turizm Bakanımız Bakan olarak değil de “turist” olarak gezmiş Kaleiçi’ni!
“Selfie” fotoğraflar çekilmiş!
GEZSEYDİ YA
Evet, Sayın Bakanımızı misafir olarak ağırlayanlar; Kaleiçi’nde ve Balbey Mahallesi’ndeki ara sokaklarını da bir gezdirseydiniz de Bakanımız oraları bir görseydi!
Acaba “görüp de görmemezlikten” mi gelirdi?
Yoksa yanındakilere “What is this?” mi derdi?
EĞER BAKAN BEY
Antalya’ya yine gelecek olursa;
“Sayın Bakanım, sizi Antalya’nın merkezinde şehir merkezine beş dakika uzaklıkta tarihi bir yere götürmek istiyorum!” diyecek bir babayiğit çıkar mı acaba?
Sonra Bakanımız ile birlikte BALBEY mahallesinin sokaklarını tek tek bir gezseler.
Bakalım Bakanımız; bizim baktığımızı, bizim gördüğümüzü görecek mi?
“Hurdacılar Mahallesi” olmuş burası” mı diyecek acaba?
Yollar, evler, duvarlar, apartmanlarla dolu bu mahallede; soba yakanların eski konaklardan nasıl odun çaldıklarını da fark eder mi ki?
Yakılmış, yıkılmış binaları görünce üzülüp;
“Benim adım Bakan’mış! Hep yanlış yerlere baktırmışlar beni. Hep yıldızı bol oteller almış devletten yardımı. Buralara Devlet olarak el atamamışım. Ne de benden öncekiler!
Antalya Kaleiçi ve işte bu Balbey Mahallesi’nde hiçbir tane yanık yıkık ev kalmayacak. Hepsini yaptıracağım.
Hatta Çorum’da, Yozgat’ta, Isparta’da ve tüm Türkiye’deki böyle tarihi konakları yaptıracağıma söz veriyorum.
Yaptırmazsam istifamı vereceğim!” diyen bir Bakan hayal ediyorum kendi kendime.
Çünkü bugün Balbey Mahallesi’nin sokaklarında fotoğraflar çektim.
Durum Vahim!
Hele hele o güzel konağı “yakılmış” görünce; benim de içim yandı.
Yorumlar
Kalan Karakter: