Uçsuz bucaksız evrende insan tek başına değildir. Hem doğayla birlikte hem de toplumsal bir varlıktır. İnsan, yaşamını devam ettirmesi ve üretmesi aynı zamanda da klan, aşiret, topluluk, ya da sosyal toplum içinde var olabilmesi için ötekine muhtaçtır. Öteki dediğimiz sadece içine doğduğu fiziki çevreye ait bir durum değil. Fiziki olduğu kadar insani ihtiyaçları için bir arada olmak zorunda olduğu kişiler sosyal çevredir. İletişimin görünmez ellerinin şekillendirdiği kurallar manzumesi ile birlikte gerçek bir biçimde düzenlenmiş bir toplumsal düzene mahkum edilmiş olsak da ötekine insani olarak muhtacız. Yani ister yumuşak evren olsun isterse rasyonel çevre içinde olsun insanın yaşamak için diğerlerine ihtiyacı var. Bu yüzden biz vahşi bir biçimde sadece hayatta kalabilmek için çabalayan varlıklar değiliz. Daha çok insani ihtiyaçları karşılamak, bir arada yaşamanın zorunluluğuna ahlaki değerler katmak durumundayız. Yani kültürel bir varlık olarak hayatımızı idame ettireceğiz.
Fiziki ve daha önemlisi kültürel bir varlık olan insanı insan yapan en önemli özelliği dildir. Dil, konuşma, iletişim insan ile insan arasında çok özel bir haldir. İlk bakışta çok olağan gelebilir. Aslında iletişim, varlık sürdürebilme, değişime uğrayan, anlam kazanan yönüyle insana özgü bir olgudur.
İletişim kalben, ruhen, konuşma diliyle kişiler arasında sevgi köprüsüdür. Sevgi, saygı, emek, doğru dinleyip, doğru anlamak, ilişki biçimlerine yüklenen anlamların devamlılığı için iletişim gereklidir ve ilişkinin yönünü tayin eder. Bu nedenle iletişim sadece insan ile insan arasındaki basit bir sözel süreç olmayıp, Duyguyu da taşıyabilmelidir. Dil aracı olacaktır. Dil toplumsal sistemin sürmesini belirli bir bağlamda gerçekleştirir. Toplumsal etkileşim biçimidir.
İletişim, bir kişinin diğerinin ya da diğerlerinin davranışlarını, tutumlarını, düşüncelerini ya da alışkanlıklarını etkileme sürecidir. Kardeşler, akrabalar, eş dost, aile fertleri arasında gönül bağı da olmalı. Sevgi sözleri etkileşimin özüdür. Sözlü ya da sözsüz duyguları karşıya hissettirmek gereklidir.
Siz, sözleriniz ya da davranışlarınızla neyi hissettirirseniz, karşınızdaki onu alır. Siz gönülden gönüle yollar açınız. Duygularınızı karşı taraf nasıl algılıyorsa siz ''O''sunuz..
Sevgili dostuna Mevlana'nın dediği gibi,
O kadar yakınsın ki, seni ben sandım.
Sana o kadar yakınım ki, beni sen sandım.
Sen mi bensin ben mi senim şaşırdım kaldım.
Sevgiler…
Yorumlar
Kalan Karakter: