Gündemi bu kadar hızlı değişen başka bir ülke var mıdır, bilmiyorum. Birisi, sosyal medyada, “bakalım bugün neler olacak diye yataktan kalkıyoruz, akşam da bu kadar da olmaz ki diyerek uyuyoruz” demiş. Durumumuz aynen bu…
Toplumsal çürümeyle beraber, akıl sağlığımızı da yitirecek duruma geldik artık. ‘Birileri’ istedi sistemin ve toplumun dönüştürülmesini, ‘başka birileri’ de onların emirlerini yerine getirmek için gece gündüz çalışıyor. Olan da, artık ne olduğunu bile anlayamayacak hale gelen bize oluyor.
- - - - -
Dış politikada yıllardır yapılan, bize göre ‘yanlışlar’, ancak başkalarına göre ‘son derece doğru’ adımlar, yıllardır, kimseye danışılmadan atılıyor. Bedelini, kendimizi Orta Doğu ateşinin ortasında bulan biz çekiyoruz. Terör de bizim topraklarımızda, terörist de… Mayınları temizledik, kapıları sonuna kadar açtık, her gelene kucak açıyoruz. Mafya üyeleri, uyuşturucu satıcıları, pedofiller, katiller ve teröristler, pikniğe gider gibi, sırt çantasını kapıp soluğu bizim ülkemizde alıyor.
Sonra da… Başkentin göbeğinde ellerini kollarını sallayarak, üzerinde kuş uçurtulmaması gereken bir tesise girip insanları katlediyorlar.
Sokakta, çocukları, gençleri boğazlarını keserek öldürüyorlar.
Uyuşturucu kullanma yaşı 9’a kadar inmiş.
Ve kimse bu insanlara dur demiyor. İktidar, koltuğuna sıkı sıkı sarılmanın derdinde, ülkede olup bitenler umurunda değil. Ha bir de “iktidara nasıl yardımcı olurum, nasıl destek verebilirim” diye durmaksızın düşünüp çabalayan bir muhalefetimiz var, onların da hakkını yemeyelim.
- - - - -
Önüme bu sabah düşen bir belgeden de söz edeyim size… Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, 1 Mart 2024 tarihli, ‘çok acele’ ibareli bir yazısı… Yazıya göre, Ürdün İnterpol Birimi, Türkiye’ye bir yazı göndererek iki kişinin yakalanmasını istemiş. Birinin adı Amer Abdel Mnoem Al Hameedi, diğerinin adı da Mohammed Naim Abdelhafez Alnsoun. Birilerinin ‘din kardeşimiz’ diyerek yere göğe sığdıramadığı Araplardan ikisi de. Bu iki kişi, Türkiye’deymiş. Sosyal medya aracılığıyla yoksulları bulup üç beş kuruş vererek organlarını satın alıyorlarmış. Ülke o kadar soyulup yoksul bırakıldı ki, çocuklarının karnını doyurmak için organlarını bile satmaya hazır sayısız insan var artık ülkede!
Devam edelim… Sonra bu organların alınması için Ankara ve İstanbul’daki iki hastaneye, tüm masrafları karşılanarak getirilenler, bu hastanelerde ameliyat ediliyormuş.
- - - - - -
İstanbul’daki hastane, AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Hüseyin Bozkurt’a ait. Diğeri ise Ankara’da Güven Hastanesi. Bilenler olabilir, Güven Hastanesi, Meclis’e çok yakın konumdadır, 5 yıldızlı bir hastane gibidir ve son derece pahalıdır. TBMM ile anlaşması olduğu için, bütün bakanlar, milletvekilleri ve yakınları, bu hastaneden hizmet alırlar. Yani bir bakan hastanede kaliteli sağlık hizmeti alırken, bir vatandaş da aynı hastanede yoksulluk nedeniyle organlarını uluslararası bir organ çetesine satıyormuş!
Elimdeki belge eğer gerçek ise, ülkenin getirildiği halin çarpıcı bir özetidir. Değilse de, yetkililer bir açıklama yapar sanırım. Yapar mı ki?.. Bilemedim doğrusu…
Yorumlar
Kalan Karakter: