“Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
Tam yüz bir yıl önce bugün, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dudaklarından döküldü bu kelimeler.
Sanırım, son yüz yılda duyduğumuz ve başımıza gelen en güzel şey buydu; Cumhuriyet.
Söylerken bile insanın içini huzur, güven, mutlu bir his kaplıyor.
Hani mübalağa etmek için ‘O’nun gibi biri ancak yüz yılda bir gelir’ falan derler ya; yüzlerce yıl geçse de O’nun gibisi bir daha asla gelmeyecek.
Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş; O’nun elde ettiği başarılara sırtını yaslamaktan başka bir meziyeti olmayan bazı hayal simsarları, Cumhuriyetin sağladığı imkanların yarattığı güç sarhoşluğuyla kendisini Atatürk ile kıyaslayabilecek kadar gerçeklilikten kopabilir.
Bu milletin Ulu Öndere olan sevgisi, Cumhuriyete olan bağlılığı, Atatürk’e düşman ve yahut Atatürk’ü hedef alan her türlü soytarılığı, içine düştüğü gaflet uykusundan uyandıracak bir tokat, patlamaya hazır bir volkan gibi gönüllerde hazır kıta beklemektedir.
Sözün özü; Atatürk’e, Cumhuriyete ve Cumhuriyetin kazanımlarına yapılması hayal edilebilecek her türlü olası saldırı, misliyle karşılığını ve layığını bulacaktır.
Aradan geçen yüz bir yılda O’na olan sevgi ve saygımız ilk günkü gibi duruyor olsa da Ulu Önderin işaret ettiği muasır medeniyet seviyesine ulaşamamış olmak, Atatürk’ün aziz hatırası önünde başımızın eğik durmasına vesiledir.
Bırakın muasır medeniyet seviyesini O’nun emaneti olan bu cennet vatanda;
-Bebekler para için öldürülebiliyor,
-Çocuk yaştaki kızlar, dedesi yaşında erkekler ile evlendirilebiliyor,
-Kadınlar, erkek müsveddeleri tarafından, bir hiç uğruna katledilebiliyor,
-Taciz, tecavüz suçlusu ırz düşmanları, hakim karşısına takım elbiseyle çıkıp iyi hal indirimi alabiliyor,
-Bu ülkenin kadın bakanı, çocuklara tecavüzü ‘bir kereden bir şey olmaz’ diyerek geçiştirebiliyor,
-Hırsızlık ve yolsuzluk devletin ve bürokrasinin her kademesinde ‘mubah’ sayılabiliyor,
-Eğitimin kalitesi ‘cahil kesimin ferasetinden nemalananlar tarafından’ bile isteye düşürülebiliyor,
-Atatürk tarafından kapatılan tarikatlar, Devletin en üst kademesinde temsil edilebiliyor,
-Emniyette, yargıda, eğitimde ve ordudaki tarikat yapılanmaları hükümet tarafından desteklenebiliyor,
-Üç tane fazla oy alabilmek için teröristler ile mücadeleden vazgeçilip müzakereye başlanabiliyor,
-Binlerce askerimizi ve vatandaşımızı katleden bebek katili, Atatürk’ün en büyük emanetlerinden biri olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşma yapmaya davet edilebiliyor,
-Başta Türk Milliyetçiliğine ve Türk Milliyetçilerine karşı işlenen bu adi suç, cezasız kalabiliyor ise bu 29 Ekim’de Cumhuriyetimizin 101’inci yılını kutlamalı mıyız, yoksa başımızı ellerimizin arasına alıp durup düşünmeli miyiz?
Bence önce bunu düşünüp karar vermeliyiz.
Atatürk ile başlayan istiklal ve istikbal mücadelesi süresince büyük bir fakirlik ve yokluk vardı ama onur vardı, şan vardı, şeref vardı. Türkiye Cumhuriyeti başta şehitlerimizin kanları olmak üzere onurun, şerefin, kahramanlığın, azim ve cesaretin üzerinde yükseldi.
Bugün Allah’a şükür maddi bakımından neredeyse her şeyimiz var. Fakat artık utanma yok, edep yok, saygı yok, liyakat yok, etik yok. Etik olmadığı için de tarikatlar var, terörist başı ile müzakere var, taciz ve tecavüz, hırsızlık ve yolsuzluk var.
Boşuna Ulu Önder demiyoruz; yaklaşık yüz yıl öncesinden bu günleri ve olacakları ön görüp, içerisine düştüğümüz bu çukurdan nasıl kurtulacağımızı tarif etmiş bize.
Çözümü uzaklarda, başkalarında aramayın. Köklerinize sarılın, özünüze dönün ve dinleyin;
“Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur”
Saygı, minnet ve özlemle…
Yorumlar
Kalan Karakter: