Ekonomiden anlasaydım, bırakın zengin olmayı iflas etmezdim. (Gerçi iflasıma finansal cehaletten çok, yanlış insanlara güvenmem yada inanmam neden oldu.
"Her ihanet hikayesinin temelinde, birine inanma ihtiyacI vardIr. Ben de 'Şah damarından da yakın olduğumu' alenen söyleyenlerin satışına geldim.
Bu zat-ı muhteremlerin ve özellikle eşleri hanımefendilerin hastalıklı iktidar hırslarının yarattığı kıskançlık nedeniyle kişilere, kurumlara ve benim aşık olduğum güzel Antalyama verdiği zararla ilgili hesap da vermesi gerekir ki adalet yerini bulsun, değil mi? E tabi bir de gerçeklerin gün yüzüne çıkmak gibi huyu olduğunu hesaba katınca, elbet zamanı gelecek.
Ekonomi gündemiyle ilgili ahkâm kesmeden önce, konuya bilirkişi olarak değil de sokaktaki vatandaş cephesinden yaklaşacağımı özellikle belirteyim. Konunun uzmanı değil, sızlananıyım.
Geride bıraktığımız haftada Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, görevindeki birinci yılını doldurdu. Nas Ekonomi Modelinin yarattığı enkazı kaldırmakla görevli Mehmet Şimşek’in uyguladığı politikaların neticesinde enflasyon son 1 yılda, TÜİK’e göre %75.45, ENAG’a göre %120.66 oranında arttı.
Başarılı bir algı yönetiminin yanında gerçeklerin hiçbir hükmü yoktur.
Dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip dördüncü ülkesiyiz. Hani ‘elinde mızrak kıçında yaprak ile gezenler’ diye dalga geçtiğimiz Papua Yeni Gine’den bile beter durumdayız. Fakat bu durum bize nasıl sunuluyor, sokaktaki vatandaş olarak biz oraya odaklanalım.
En kötüsü geride kalmış.
Zirveyi görmüşüz, bundan sonrası düzlükmüş.
Başarılı politikalar meyvelerini vermeye başlamış.
Şimdi istikrar zamanıymış.
Bu bir tercih değil, zorunlulukmuş.
Bu işin algı, en çok da şirin görüneyim, koltuğu kaptırmayayım kısmı. Bize yani vatandaşa düşen kısmı ise ‘asgari ücrete zam yok.’ Ama temel gıda maddemiz olan ekmeğe zam kapıda. (4 Haziran’da ekmeğe zam ile ilgili basına yansıyan haberleri görmediyseniz kısa bir özet; Antalya’da ekmeğe zam gelip-gelmeyeceği Ticaret Bakanlığı’nın vereceği karara bağlı. Hem ATSO hem AESOB tarafından konuyla ilgili başvuru bakanlığa iletilmiş durumda. Antalya’da fırıncıların teklifi kabul görmesi halinde ekmeğin hem gramajı düşecek hem fiyatı artacak. Kabul görmesi halinde 220 gramı 9 liradan satılan 1 adet ekmeğin gramajı 200 grama çekilerek 10 liradan satılacak.)
Gördünüz mü istikrarı.
Hakkını teslim edelim, Mehmet Şimşek dürüst bir adam. Yalanı dolanı yok. Siyasetçiden çok bir bilim insanı, haliyle matematik ne emrediyorsa onu söylüyor. Son açıklamasında da rakamları ve yakın gelecekte bizleri bekleyen gerçekleri tüm çıplaklığı ile ortaya koydu; “Yıllık enflasyon yüksek ihtimalle üçüncü çeyrek sonuna %50’nin altına gerileyecek. 12 ay sonunda %33.2, 2 yılın sonunda da %21.4 olacak”
Bu açıklamanın sokağa, sofranıza, alım gücünüze, fakirliğinize yansıyacak Türkçe meali şu; “Maaşınıza zam yok ama peynirden domatese, ekmekten soğana her şeyin fiyatı fahiş oranda artmaya devam edecek. Sadece ve sadece zamanla artış hızı yavaşlayacak. Yavaş yavaş olacak ama günün sonunda çok daha fakir olacaksınız.”
Ben ekonomiden anlamam demiştim, bunu ben değil ekonomi profesörleri söylüyor.
Prof. Dr. Emre Alkin; “En kötüsü şimdi başlıyor. Çünkü dezenflasyon süreci en zorlu süreçtir. İnsanın canını yakar. Bizi dinleyenler şöyle diyordur; 'Daha ne yakacaklar? Yakacaklar, hazırlıklı olun"
Prof. Dr. Özgür Demirtaş; "Biliyorum yaşam çok zor. Sonbaharda daha da zorlaşacak. Dezenflasyon süreci iyice canımızı sıkacak. Alım gücü paramparça olacak. Ama eğer dayanabilirsek, düzlüğe çıkacağız. Türkiye güçlü ve dirayetli bir ülke, bu kötü günleri atlatmasını umuyorum."
Tüm bunlar Türkiye’nin genel ortalaması. Her şehirde, her hanede aynı oranda yaşanmayacak elbette, bazı yerlerde çok daha yüksek, bazı evlerde daha az hissedilecek. Şehirden şehire, ilçeden ilçeye hatta mahalleden mahalleye farklılık gösterecek.
Bununla ilgili en güzel ve doğru örnek İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) yaptığı çalışmadır. Her ay düzenli olarak İstanbul’un kendi enflasyonunu ölçüp açıklıyor. İTO’ya göre İstanbul’un Mayıs ayı enflasyonu %82,20. Türkiye ortalamasından 7 puan daha fazla.
Peki, son yılların en fazla göç alan, her alanda, hemen her sektörde arz-talep dengesi paramparça olmuş tek ili olan Antalya’da durum ne? Biz Antalyalıların enflasyonu nedir?
Konunun başlıca sorumlusu olan Antalya Ticaret ve Sanayi Odası her ay düzenli olarak TÜİK’in enflasyon verilerini yorumlayıp, ‘merak etmeyin bugün olmasa bile enflasyon bir gün mutlaka düşecek’ şeklinde açıklamalar yapıyor. Fakat Antalya’da durum ne, bilen yok.
Yanlış hatırlamıyorsam yakın geçmişte bir ATSO Meclis Üyesi, ATSO Başkanı ve Yönetiminden böyle bir talepte bulunmuştu. İTO gibi ATSO’nun da şehrin enflasyonunu ölçmesini istemişti. ATSO Başkanı da bununla ilgili bir çalışma yaptıklarını, Antalya’nın enflasyonunu belirlemek için ATSO’nun yeterli insan kaynağı olmadığını, bunun için konunun uzmanı kişileri istihdam edilmesi gerektiğini, bütçelerinin buna imkan tanımadığını beyan etmişti. Kısacası ATSO’nun bunu becerebilecek kapasitesi ve parası yokmuş. (Hafızam beni yanıltıyorsa ATSO Başkanından peşin peşin özür dilerim ama aklımda kalan bu şekilde.)
Elinizde veri yoksa, yani gideceğiniz yerin yol ya da rota bilgisine sahip değilseniz, varacağınız yerin doğruluğu şüphelidir. Ama niyet kraldan çok kralcılık ise TÜİK yeterli bir kaynaktır.
Enflasyon baskısını şah damarında hisseden bir vatandaş olarak ben algıya değil bilime, koltuğunu kaptırmamak için şirin görünene değil, bilim insanına inanırım.
Önümüzdeki ay ekmek 10 lira olacaksa, en kötüsü geride falan kalmamıştır. Meyve diye önümüze sürülen mürver çiçeğidir ki mürver çiçeği zehirlidir. Alım gücümüz her geçen gün düşmeye devam edecekse gördüğümüz zirve değil, üçün biridir.
ZENGİN VERGİSİ
Hep kötü mü, hiç güzel şey olmuyor mu? Elbette oluyor.
AK Parti’nin hazırladığı yeni torba kanunda ‘vergide adaletini sağlamak için’ çok kazanandan daha çok vergi alınacağı, dolayısıyla da zenginin vergisinin artacağı iddia ediliyor.
Eğer gerçekleşirse son dönemde yapılan en doğru, en adaletli şeye imza atmış olur AK Parti Hükümeti. Fakirin alacak donundan başka bir şey kalmadığı için, rotanın çok daha önceleri zenginlere çevrilmesi gerekiyordu ya geç olsun, güç olmasın.
Tıpkı ekonomide alınan diğer tedbirler ya da uygulamaya konan politikalar gibi bu da bir tercih değil, zorunluluktur. Zengin daha fazla vergi ödemelidir.
Tabi sayın zenginlerimiz ve patronlar kulübü bu uygulamaya ne diyecek, nasıl yaklaşacak, ne gibi lobi faaliyetleri yürütecek göreceğiz. Özellikle de hükümetin yaptığı her şeye, ucu kendisine ya da koltuğuna dokunmadığı için ‘doğru, çok doğru, haklılar’ demekle mükellef başkan ve siyasetçilerin, ucu kendi ceplerine dokunacak bu uygulama için yapacakları açıklamaları dört gözle bekliyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: