Antalya, masmavi denizi, uçsuz bucaksız plajları, yemyeşil ormanları ve büyüleyici şelaleleri ile doğanın cömertliğini gözler önüne seren, yeryüzünde eşine ender rastlanır bir cennettir. Her köşesinden farklı bir doğal güzellik fışkıran bu kadim şehir, başta doğaseverler olmak üzere herkesi kendine hayran bırakır. Dünyaca ünlü falezlerimiz ise doğanın insanlığa sunduğu en büyük armağanlarından biri olarak görülmeli ve korunması için her türlü özen, hassasiyet ile gösterilmelidir.
Antalya Falezleri, karakteristik benzerliğe sahip olduğu İrlanda’daki Cliffs of Moher’dan, Portekiz’deki Algarve Kıyıları’ndan, Amerika’daki Grand Canyon’dan, İngiltere’deki White Cliffs of Dover’dan çok daha güzeldir çünkü şehrin içinde yer almaları ve Akdeniz’in sıcak iklimiyle birleşmeleri onları hem erişilebilir hem de görsel olarak etkileyici kılar. Özellikle Düden Şelalesi’nin falezlerden denize dökülmesi gibi eşsiz doğal olaylar, Antalya falezlerini daha da özel hale getirir.
Ulu Önder, Antalya için ‘Hiç şüphesiz dünyanın en güzel yeri’ sözünü, laf olsun diye söylememiştir. Antalya sahip olduğu doğal güzellikler bakımından gerçekten dünyanın sayılı yerleşim yerlerinden biridir.
Fakat bu eşsiz güzelliğin kanını emerek güçlenen kodamanların yeşil sevgisi, dolar yeşili ile sınırlı olduğundan Antalya, rant illetinden bir türlü kurtulamamaktadır. Dünyanın sayılı doğal güzelliklerinden biri olan falezlerin üzerine son dönemde yapılan plaj ve asansör projeleri, güç ve ayrıcalık ilişkileriyle şekillenen dolar yeşiline aşık bir sistemin varlığını gözler önüne seriyor.
Antalya Kent Konseyi Altyapı Çalışma Grubu’nun hazırladığı rapora göre, falezlerde kaçak veya ruhsatlı birçok yapılaşma süreci hız kesmeden devam ediyor. Geçmişte halkın denize ulaşımını kolaylaştırmak amacıyla yapılan merdivenler, zamanla asansörlere dönüştürüldü. Allah’tan ki bu duruma seyirci kalamayan duyarlı kişi ve kuruluşlar, ruhsatsız ve kaçak yapılara tepki gösterip bazılarının yıkılmasını sağladı.
Özel İzinle Asansör ve Plaj Projesi
Fakat ne gösterilen tepkiler, ne de bu alanda sürdürülen hukuki mücadeleler, dolar yeşili ile beslenen rant illetinin belini kırmaya yetmedi, yetmiyor. Bugünlerde gündemde olan en çarpıcı örneklerden biri, Muratpaşa’nın Şirinyalı Mahallesi’nde bulunan 5 yıldızlı bir otelin sahilinde inşasına başlanan asansör ve plaj projesi. Antalya Kent Konseyi’nin açıklamasına göre, söz konusu alan “kesin korunacak hassas alan” statüsüne sahip. Yani burada herhangi bir yapılaşmaya izin verilmemesi gerekirken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın 22 Kasım 2024 tarihli yazısıyla belediyeye ruhsat düzenlenmesi talimatı verildi.
Muratpaşa Belediyesi, ilk aşamada bu projeye ruhsat veremeyeceğini belirtti. Ancak Bakanlık, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Planlı Alanlar Yönetmeliği ve İmar Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca, bölgedeki kiralama sözleşmesine dayanarak ruhsatın verilmesini sağladı. Yani minarenin kılıfı çoktan hazırdı, son tahlil de sadece postaya verilip hamiline ulaştırılması kalmıştı.
Hukuki Belirsizlik ve Çevresel Endişeler
Antalya Kent Konseyi, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu alanların aslında halk adına korunması gerektiğine dikkat çekiyor. Ancak bir tür “işgal” niteliğinde olan kiralama sözleşmeleriyle kesin korunacak hassas alanlarda dahi yapılaşmalara izin verilmesi ciddi soru işaretleri doğuruyor. Antalya sevdalısı bir yurttaş olarak üstüne basa basa söylemek istiyorum, “Tarihte bir ilk olan bu uygulamanın, bundan sonraki tahribatlara da örnek teşkil edeceği kaygısını taşıyorum. Antalyalıları, söz konusu vakayı hassasiyetle irdelemeye, kent sorumluluğu bilinciyle gerekli girişimlerde bulunma konusunda kolektif bir çabaya davet ediyorum”
Çifte Standart Var mı?
Kentte bazı oteller ve işletmeler, bırakın yeni plaj yapmayı, mevcut asansörlerini bile koruyamazken, bazı projelere özel izinlerin verilmesi çifte standart değil de nedir? Aynı falez hattında kimi işletmeler mühürlenirken, kimileri için özel projeler hızla hayata geçiriliyor.
Korunması gereken falezlerde özel izinlerle yapılaşma nasıl mümkün oluyor?
Çevreyi koruma ilkesi, tüm işletmeler ve projeler için eşit şekilde uygulanıyor mu?
Antalya’nın doğal yapısı, rant uğruna mı şekillendiriliyor?
Çevreye duyarlılık mı, yoksa güçlü olanın kazandığı bir sistem mi işliyor?
Antalya halkı adına, bu süreçte şeffaflık ve adaletin sağlanmasını talep edilmesini haykırıyorum. Bu konuda yetkililerin net bir açıklama yapması bekliyor, doğal güzelliklerin korunması için toplumun ortak bir bilinç geliştirilmesi gerektiğinin altını kalın kalın çizmek istiyorum.
İşin içinde dolar yeşili olunca cevap ayan beyan ortada ama ben yine de sormak istiyorum. Sizce bu projeler kamu yararına mı, yoksa belirli kişi ve şirketlerin çıkarına mı yapılıyor? Antalya falezlerinde daha kaç plaj ve asansör inşa edilecek?
Eminim sizin de bildiğiniz, çok sevdiğim bir Kızılderili atasözü vardır.
"Son ağaç kesildiğinde, son nehir zehirlendiğinde, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın (dolar yeşilinin) yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak."
Yorumlar
Kalan Karakter: