2016’dan bu yana, kamu otoritesinin hukuka uygun hareket etmesi için mücadele veriyorum. Bu süreçte zorluklar, baskılar ve iftiralara maruz kaldım, hatta haksız yere sanık olarak hakim karşısına bile çıktım. Yine de adaletin tecelli etmesi için çabalamaktan vazgeçmedim.
6 Ocak tarihli yazımda ifade etmiştim, bir daha üstüne basa basa söylüyorum; “Yolsuzluk hiç bu kadar ayyuka çıkmamış, ayyuka çıkmış olmasına rağmen kamu otoritesi tarafından hiç bu kadar görmezden gelinmemişti Antalya’da”
Eskiden biz gazeteciler hukuksuzlukları ortaya çıkarır, kamu otoritesi de gereğini yapardı. Şimdi kamu otoritesinin hukuka uygun bir şekilde gereğini yapması için bile mücadele etmek zorundayız.
Neden mi? Bunu da Sadi’nin bir sözüyle açıklayayım.
‘Hükümdar haksız olarak bir köylüden yumurta alırsa, adamları köylünün bütün tavuklarını alır’
Beni takip edenlerin malumudur; yıllardır Boğaçay Havzası’ndaki, son bir aydır da havalimanı bölgesindeki Skyport projesine ait usulsüzlükleri belgeleri ile ortaya koyuyor, kamu otoritesine gereğini yapmasını için açık açık ihbarda bulunuyorum. Bu çabalarım sonuç verdi ve nihayet kamu otoritesi harekete geçmek zorunda kaldı.
Adil bir düzen isteyen, hukuksuzluğa, yolsuzluğa, hırsızlığa ve yağmaya karşı duran herkese bir değil iki tane müjdem var.
Birincisi;
Boğaçay Havzası’nda Devletin arazisine çökerek izinsiz ve ruhsatsız bir şekilde faaliyet gösteren kırma-eleme tesisi ve beton santrali mühürlendi.
İkincisi;
Kendi çıkarları için Antalya’nın hava trafiğini tehlikeye atıp havalimanı bölgesinde yasa ve yönetmeliklere aykırı bir yapının yükselmesine onay verip ruhsatlandıranlar, çuvalladı. SKYPORT Projesi’nin inşaatı durduruldu.
Bugün namussuzlar için hüzün, hukukun üstünlüğüne inananlar için sevinç günü.
Hepimize kutlu olsun.
Ancak şunu açıkça ifade etmeliyim, bu sadece başlangıçtır.
Mademki Boğaçay’daki beton santralini-kırma eleme tesisini mühürledin, o zaman yıllardır bu illegal faaliyete göz yumanları da tek tek bulup hak ettikleri cezayı vereceksin. Kamu kaynaklarını kişisel çıkarları için kullananlardan hesap soracaksın.
Antalya halkının hakkını gasp eden herkesin, hukukun önünde hesap vermesi şarttır.
Başlangıçta kısaca bahsetmiştim, bu süreçte yalnızca hukuksuzluklarla değil, bu hukuksuzluğu tezgahlayanlar ile bu hukuksuzluktan nemalanan bürokratların baskıları ile de mücadele ettim. Çok değil, 4 ay önce Boğaçay’dan, taşından zenginleşen bir şahıs itibarımı zedelemek amacıyla bana tehdit ve şantaj suçlamasıyla bir dava açtı. Hiçbir teknik takip ve delil olmadan, yalnızca bir tanık beyanıyla ‘sanık sıfatıyla’ yargılandım. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılanmam sonucunda beraat ettim.
Adalet arıyor ve Antalya’nın haklarını korumaya çalışıyorum diye, bu kenti yönetenler ve onların düzeninin devamını isteyen çıkar çevreleri tarafından hedef alındım. Şimdilik isimlerini paylaşmasam da, zamanı geldiğinde hukukun önünde hesaplaşacağız. Hukuksuzluğa göz yummanın, olayları örtbas etmenin ve illegal ilişkiler içinde olmanın bir bedeli olduğunu hatırlatacağım.
SKYPORT Projesine gelirsek; hepinizin malumu Antalya’nın yıllardır süre gelen çarpık kentleşme ve imar sorunları var. Ancak Skyport projesi, bu sorunların ne kadar derinleştiğinin ve kirlendiğinin bir göstergesidir.
Skyport projesi kapsamında, müteahhit firma tarafından 11 kat çıkıldığı belirtiliyor. Ancak burada dikkat çeken nokta, inşaat ruhsatının mevzuata aykırı şekilde verilmesi.
Özellikle sivil havacılık mevzuatına göre, projeden önce ilgili kurumlardan “Olur” alınması gerekirken, bu prosedür atlanmış.
İdare defalarca uyarı vermiş olmasına rağmen eski dönem belediye dikkate bile almamış.
Antalya gibi bir turizm kentinde, bu türden keyfi uygulamalar, yalnızca hukuka değil, şehrin geleceğine de zarar veriyor.
Eğer TÜBİTAK’tan gelen rapor, inşaatın kat yüksekliğinin mevzuata aykırı olduğunu doğrularsa, fazlalıkların traşlanması gerekecek. Ancak bu, sorunun çözümü için yeterli olmayacaktır. Çünkü burada asıl sorgulanması gereken, bu hatalı ruhsatı veren personelin sorumluluğudur.
Proje kapsamında 97 metre uzunluğundaki kule vinç’in, inşaatı tamamlamak için kullanıldığı ortaya çıktı. Bu vinç yüksekliğinin mevzuata uygun olmadığı bilinmesine rağmen, herhangi bir müdahalede bulunulmaması, kentteki denetim eksikliğini ve siyasi etkilerin nasıl işlediğini açıkça gösteriyor. “Ben yaptım, oldu” anlayışıyla hareket eden bu zihniyet, yalnızca kent siluetini değil, Antalya’nın uluslararası turizm potansiyelini de tehdit ediyor.
Skyport skandalının bir diğer dikkat çeken boyutu, belediyedeki yönetim değişikliği. AK Partili eski Başkan Hakan Tütüncü’nün ekibi tarafından verilen bu hatalı ruhsatın yükü, CHP’li yeni Başkan Mesut Kocagöz’ün omuzlarına bindi. Ancak burada Kocagöz’ün, eski başkanın ekibiyle çalışmaya devam etmesi ve ruhsat sürecini sorgulamaması, ciddi bir sorumsuzluk örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Skyport olayının ortaya çıkışı, araştırmacı gazeteciliğin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Eğer bu konuyu, belediyenin kuralsızlığını gündeme getirmemiş olsaydık inşaat mevcut haliyle tamamlanacak ve kent daha büyük bir riske maruz kalacaktı.
Neyse ki ısrarlı yayınlarımız sonrası inşaat durduruldu ve yanlıştan dönüldü. Ancak bu dönüş de yalnızca bir başlangıçtır.
Mevzuata uymayan kararların altında imzası olan herkesin hesap vermesi ve bu tür hataların tekrarlanmaması adına ciddi önlemler alınması gerekiyor. Siyasi kudretin, yasaları ve kuralları hiçe sayarak hareket etmesi, yalnızca bugünü değil, geleceği de tehlikeye atıyor.
Bu tür skandalların önüne geçmek için denetimlerin sıkılaştırılması, mevzuata uygunluk konusunda taviz verilmemesi ve sorumluların hesap vermesi gerekiyor.
Antalya’nın geleceği, bu sorunlarla yüzleşip doğru adımları atmaktan geçiyor. Skyport, bu anlamda bir uyanış olmalı ve yeni bir sayfanın başlangıcı olarak değerlendirilmelidir.
Bu zorlu süreçte ne zaman tehdit edilsem, ne zaman durdurulmaya kalksam hep aynı şeyi söylemiştim. Madem kısmen de olsa muradımıza erdik, şimdi bir kez daha tekrarlamanın tam zamanı;
“Ben bu şehirde yaşayan biri olarak, Antalya halkının hakkını savunmaya ve kamunun çıkarlarını korumak için mücadele etmeye devam edeceğim. Artık daha güçlü bir çağrıda bulunuyorum. Antalya’nın geleceği için hukuka aykırı hiçbir faaliyete izin verilmesin, kaynaklarımız yalnızca halkın refahı için kullanılsın. Bu sürecin takipçisi olmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Unutmayalım ki, adalet gecikse de tecelli eder. Bizim görevimiz, o adaletin gecikmemesi için mücadele etmektir.”
Yorumlar
Kalan Karakter: