Ayla ÇEKİÇ Yalan, Gerçek ve Bankalar…
Yayınlanma :
04.11.2019 13:41
Güncelleme
: 04.11.2019 13:41
Öyle ki, yalan ve kurgu ile gerçekmiş algısı yaratılabiliniyor.
Bu durum, organize bir çalışmayı gerektiriyor. İşin kurgusunu yapmak ve formülü uygulamak yeterli…
Eski zamanlarda olsaydık;
İş dünyasında yıllara meydan okumanın formülü nedir?
Sorusunu sorardık…
Ancak günümüzde;
İş dünyasında hızlı büyümenin formülü nedir?
Sorusunu sormaya başladık.
İkinci sorunun cevabına geçmeden önce, kısaca göz gezdirelim; yıllara meydan okuma formülün hakkını verenlere.
Kurumsallığın ifadesi çeyrek, yarım asırı geride bırakan firmaların yanında; beş, on yılı göremeden yok olan firmaların gittikçe bollaştığı günümüzde, kısa zamanda büyümüş sermayelerine rağmen düşük işlem hacmi olan firma sayısı da hayli fazla.
Hal böyle olunca ister istemez ‘Nerede o istikrarlı yıllanmış firmalar’ kalıcılığı arayışına girilmekte.
Ömürleri uzun olduğundan, hani neredeyse toplumun kendinden gördüğü firmalar haline dönüşürlerdi.
Ülke genelinde bir elin 10 parmağını geçmeyen bu örnek firmalar, çıkış yaptıkları kendi kentlerinde ticaretle beraber; sanata, eğitime, sosyal yaşama iz bırakan firmaları olup, toplumun yüksek seviyede ilgisine sahip örnekle izlediği kurumsal karaktere sahiptiler.
Bankalar, bu firmaların reyting ve performanslarının baş referansı olur.
Bu firmaların uzun soluklu yatırımlarının garantörleri olurlardı.
Oysa şimdi, dün doğmuş olan firmalara adeta yarım asırlık olgunlukta gösterircesine, yanıltıcı bir referansa, hizmet ediyor oldular.
Öyle ki son yıllarda, bankaların kredi çalıştıkları taze firmalar, kurguladıkları planla, bankalar üzerinden kamuya, alışveriş yaptığı firmalara, borçsuz salt bankalara bıraktıkları borçla, iflasa rağbeti arttırdılar.
Kamu ve piyasa borcu olmayan firmalarla çalışma becerileri sonucu, sadece banka borcu ile iflas edene hizmet eder oldular.
Öyle ki, tüm varlığı ve aktifini bankaya ipotek etmiş, enselerinde bankaların nefesi ile bunalmış, yıllanmış firmalar bankanın alacağını tahsil edemeyeceği iflas eden firmaların gıyabında “bankaya çaktı helal olsun” alkışı tutar oldular...
Bu bağlamda, özellikle yabancı bankalar ve üst düzeyde çalışan deneyimli bankacıların rağbet edilen performanslara sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Yerli bankalar cephesine baktığımızdaysa…
Çalışanlardan öte üst düzey talimatlar dışında, yabancı bankalarda ki yıllara meydan okuma performansıyla yarışacak kapasitede değiller...
Firma ve banka ilişkilerindeki bu kurguda, üretkenlikten ziyade, taklitçiliğe meyil foyasının da suyunu çıkardıklarını söyleyebiliriz.
Böylesi bir ortamda bankalar eskiden olduğu gibi rakipler arasından sıyrılıp, uzun ömürlü firmaları kendilerine müşteri yapmak için ekstra çaba harcamak zorunda kalmıyorlar.
Taze firma ve bankacı kurgusu, işin püf noktası ve formülü de öyle çok karmaşık değil çünkü…
Şimdi, eskisinden yenisine piyasanın uzun soluklu firmalarını ve banka ilişkilerini incelediğimizde birkaç ortak detay çarpıyor gözümüze… ki, hızlı büyümenin formülünü de bunlar teşkil ediyor zaten.
Bu ortak detayları sıralarken öncelikle hemen hepsinin içeriğinin kurumsal, kobi veya bireysel olanlara parayı satarak para kazanan bir sistemde finansal birlikteliği zemininde, piyasa koşullarının etkileri ile geliştiğinin altını çizmekte fayda var.
Zira bireysel mevduatlara ve uzun soluklu çalıştıkları yıllanmış firmalara odaklanarak yürütülmeye çalışılan işlemlerde firmaların kendileri ile çalışmasını sağlayacak yeni bir söz yada teklif olamayacağından bankaların işi zorlaşıyor.
O nedenle bankaların firmalara ihtiyaçlarına karşılık verdiğini gösterir yeni firmalar yaratması gerekiyor.
Hal böyle olunca ellerindeki taze firmaların içinden öz sermayesi zayıf olsa da reytingi yüksek seviyede olan, yani milyonlarca çeki ödemiş, kredilerini düzenli ödemiş firmaları seçiyorlar. Sonrasında kurgu ile başlayan ilişkide ki formül devreye giriyor. Bu firma finans sektörü tarafından el birliği ile hormonlu büyütülüyor.
Bankaların fiktif işlemlere göz yumdukları, derinliksiz, biriktirdikleri kurumsal bir geçmişleri olmayan firmaların aldıkları milyonluk kredileri ulu orta ödemeyecek halde iflas istemeleri de kaçınılmaz oluyor.
Bu durumlarda; bankaların cephesinde ki en etkili merciinin başını, bankanın bölge yetkilisi çekiyor.
Bankaların kurumsallıkları gereği, bölge yöneticileri içinde bir reyting sistemi oluşturması gerekirken, ne yazık ki varlıklarının sebebi para, milyonlar, o kişilerin el yordamı ile havaya saçılıyor.
Banka bölge yetkilisinin, banka ve firma cephesinde ne denli önemli etkin rol oynadığı KGF kredilerinde daha net belirdiğini gördük.
Bankaların bölge müdürlükleri yetkililerinin, yetersizliklerine rağmen ne denli önemli ve etkili olduklarına son bir örnek vermek gerekirse; bölge yetkilisi, yukarıdaki izah ettiğim firmaların aksine, öz sermayesi kuvvetli, uzun soluklu ve yıllara meydan okumuş, kurumsal duruşu ve sağlamlığı ile dillere destan olmuş firmaları da bankası ile çalışır olmasını istiyor.
Öylesine istiyor ki, dimdik ve ayakta kalmış, kredisiz yol alan firmanın kapısını arşınlıyor. Yatırımlarını uygun koşullarla kendi bankasından kredi kullanması ile yürütmesinin cazibelerini sıralıyor.Ve en sonunda ikna ediyor. Firma yılların verdiği özgüvenle engin sulara açılıyor.
Ve diğer bankaların da kapısını arşınladığını gördükçe deniz aşıyor.
Bazen öyle haller gelişiyor ki, piyasa veya hükümet politikası ile gelişen olaylar karşısında, firmada gelişen riskli haller karşısında, bankalar firmaya bir şey olmasın duasına çıkar hale geliyor.
Firma batmasın diye…
Sonuçta diyeceğim o ki; iflas ilan etme modasının yaygınlaştığı ve kriz bahanesiyle fırsatçılığa girişildiği günümüzde, bankacılın geleceği ile ilgili abartılmış bir kötümserlik sergilemek istemem…
Ancak bankaların, peş peşe verilen iflaslar neticesinde, batan krediler yüzünden, paniğe kapılmadan, ters referansla ayakta kalma çabasında ki firmalar hakkında işlemler yapmak yerine, nitelikli personel istihdamı ve kredibilite araştırmalarını doğru ve yerinde iyi bir analizle, sektörü geliştirmeleri gerektiğine inanıyorum…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: