İşte bugün kutsal Cumartesi…
İçim adeta kımıl kımıl kurtlarım kaynıyor…
Çalışasım yok, sabahtan stadın kapısında mı maç saatini beklesem bilemiyorum.
Adeta akşam saat 19:00 olsa da maç başlasa diyorum.
Sonra bir, iki yetmez; üç, dört, beş olsun desek rüya gerçek olsa, hedef ise Avrupa olsa hepimize....
Pandoranın Kutusu gibidir bu tribün aşkı…
Yaşayanlar, sevenler bilir..
Maç, deplasman, davul sesi, kapı önü, köfte-ayran, kırk yıldır gördüklerin-gömdüklerin, mahallen, ruhun, bedenin, aradığın, bulduğun hep o stadın kapısında bekler, işte orda makam mevki hepsi no statü…
Orada herkes Antalya, herkes Antalyaspor’dur…
Ruh da, beden de aynı ses ‘kırmızıııı, beyazzzz en büyüükk Antalya...
Bizim buralarda her hafta yastık altındaki ayakkabısıyla bayramı bekleyen çocuktur taraftar, yönetim, başkan…
Maçtaki her gol, bir bayram namazı sonrasındaki harçlıktır, lokumdur, şekerdir..
İşte o gol, mutlu olduğumuz andır…
Tanımadığın belki ilk kez gördüğün kişiyle kucaklaşmanın anlaşılmaz tarifsiz manyaklığıdır.. Dahası kafesten kaçan kuş olup, kalbinin ‘pırr’ olduğu andır o gol…
Sevda anlatılmaz, yaşanır…
Hayat yaşadıkça güzelleşir.
Sen de maça gel. Aileni al, formanı giy gel,
Biz her zamanki yerimizdeyiz, yan koltuk boş…
Haydi Antalya’m ....Maça gel maça…
Yorumlar
Kalan Karakter: