Seçim dönemlerinde toplumun tepkilerini, değerlerini gözlemlerim. Özellikle politikada siyasi partilerin seçimin o günkü dönemine uyarlayarak çaktırmadan gerçekleştirdikleri değişimlerini, yetersiz oy alacakları kitlelere yeni hitaplarını ve hamlelerini okumaya çalışırım. Buna karşılık olarak da, toplumun sosyolojik durumunu değerlendirmeye çalışırım. Çünkü gerek siyasi partiler olsun, gerekse hitap ettiği toplumun yaşadığı süreç Türk siyasi tarihi açısından önemli adımlar oluyor.
Bu pencereden baktığımda son 10 yılın seçimlerinde ve yapılacak olan seçimdeki değişimle ilgili ezber bozan iki parti olarak HDP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın olmadığı AK Parti’yi görüyorum. Yeni söyleme sahip HDP ile yatırım, yollar, köprüler ve projelerden bahseden Ak Parti dışında sadece 12 yıldır iktidara yüklenen ve asgari ücreti arttırmaktan bahseden diğer partilerin ise, az gelirli vatandaşa gözünü kestirdiğini düşünmekteyim.
Zira barajlar, yollar, alanlar, köprüleri hayata geçirmeyi başarmış Ak Parti’den cevaben asgari ücretin bu seviyeye çıkmasını biz sağladık önümüzdeki planlarımızda asgari ücret şu olacak niye demiyor anlamıyorum. Zira karasızlar niye oluştu ya da Ak Parti’nin oyu niye düştü sorusuna anketler cevap vermiyor. O vakit sadece asgari ücrete zam yapacak olan partiler seçmeni nasıl ikna ediyorda Ak oyları artıyor?
Bu bakış açımı bilimsel olarak değerlendirmesini yapanları da, dikkatle takip ederim. Takip ettiğim isimlerden biri de Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Murat Peker’dir. Peker, gözlemlerini ve araştırmalarını yaparken, ortaya çıkan sonucu kamuoyu ile paylaşan bir isim. Geçtiğimiz gün de partilerin psiko-politik karnelerini çıkardı. Seçime 12 gün kala siyasi partilerin avantajları ve dezavantajlarını ortaya koyan Dr. Murat Peker’e katılmamak elde değil! Bakalım siz de böylesi bir bilimsel açıklamaya katılacak mısınız?
İşte Peker’in partilere verdiği karne:
AKParti:
En güçlü yanı: Devlet imkânlarını kullanabilmesi.
En zayıf yanı: Yine devlet imkânlarını kullanabilmesi. Bu muhtemelen aynı zamanda en zayıf noktası çünkü giderek daha fazla insan AKP’deki bu keyfiyeti, kural tanımazlığı görüyor.
MHP:
-En güçlü yanı: Toplumda kuşaklar boyunca o tedrisatın ana malzemesi olan Türk milliyetçiliğine dayandığı için hazır bir malzemesi var. Türkiye’de milli eğitim sisteminden geçen sıradan vatandaşın kulağı MHP’nin söylemlerine çok açık zaten. Böyle bir avantajı var. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi söylemiyle uyum içerisinde bir parti.
-En zayıf yanı: Değişen dünya ve Türkiye koşullarına uygun yeni açılımlar üretmekte kendi çerçevesi çok elverişsiz.
CHP:
-En güçlü yanı: Sonuçta ikinci büyük parti olup, her şeye rağmen yüzde 25 civarında oy alıyor olmak insanların zihninde bir iktidar alternatifi izlenimi veriyor. İkinci parti olmanın dışında pek de başka bir avantaj görmüyorum açıkçası.
-En zayıf yanı: Devlet kuran, tek parti rejimini uzun süre devam ettirmiş ve bu tarihiyle övünen, sonrasında sosyal demokrat parti olduğunu söyleyen dünyada başka bir örnek yok. CHP’nin zorluğu büyük eşitsizlikler ve haksızlıklar üzerine kurulmuş bir devletin kurucu partisi olup da sonradan bu haksızlıklarla mücadele etmesi gereken sosyal demokrat parti olmaya soyunmak. Yapılamaz bir şey demek istemiyorum. Bir takım adımlar da atılıyor ama çok zor bir şey.
HDP:
-En güçlü yanı: Ezilenlerin sesi olma, her tür rengi içinde bulundurmaya çalışan tavrı ve lideri güçlü yanları.
-En zayıf yanı: Kürt hareketine yönelik önyargılar dezavantajı. Kanlı bir tarih var tabii orada, anılar taze. Aşılması için, yüzleşmeler için zaman gerekiyor.
Yorumlar
Kalan Karakter: